BÜYÜK TAYLAND SEYAHATİ - 2



17 KASIM PERŞEMBE

Uyuduk, dinlendik ve şehri gezmeye hazırız. Belki merak etmişsinizdir jetlag olduk mu diye. Hayır olmadık. Türkiye Kış saatine geçmediği için Tayland'la aramızda sadece 4 saat fark var. Gece uçuşuyla gelmemiz de sanırım iyi oldu ve jetlag yaşamadık, sadece bir başağrısı sıkıntım oldu o kadar.

Kaldığımız otel şehir surlarına yakın. Yürüyerek birçok yeri görebilme imkanımız olacak. Burada motosiklet kullanımı çok yoğun, acayip bir trafik var. Trafik soldan akıyor, bu yüzden araba kiralayamadık. Zaten yönümüzü de bulamazdık çünkü yollarda tabelalar Tai alfabesiyle yazılmış. Ayrıca dikkatimizi çeken şu oldu; şehirde her şey iç içe. Yan yana dizilmiş hırdavatçıların arasında çok güzel bir kafe ya da bir otel ya da bir tapınak görebiliyorsunuz. Oto sanayide yürüyorsunuz gibi oluyor ama çok görkemli bir tapınakla karşılaşıyorsunuz. Burada tapınak görmek Türkiye'de cami görmek gibi. Hepsi turistik değil ama öyle görkemli ki girip bakmak, fotoğraflamak isteği uyandırıyor. Oymalar, kakmalar, altın varaklar, koca koca Tai figürleri (ejderhalar, 5-6 kollu kadınlar...), dev gibi buda heykelleri görünce insanın tapınası geliyor tövbe estağfurullah.








Bugün 3 Kral Anıtı ile Wat Duang Dee, Wat Phan Tao, Wat Inthakhin Sadue Duang ve Wat Chedi Luang tapınaklarını gördük. Bunlardan en önemli, büyük ve turistik olan Wat Chedi Luang. Giriş kişi başı 40Baht. Tapınaklara girerken ayakkabılar kapıda bırakılıyor. Ayrıca omuzlarınızın ve bacaklarınızın dize kadar örtülmesi lazım. Çoğu tapınağın girişinde bu örtünme işi için kumaşlar veriyorlar. Ama size önerim yanınızda her zaman bir şal bulundurmanız.


                                                                  3 Kral Anıtı


Wat Chedi Luang'tan bazı kareler...


     

 
 

                                                                

  



Öğle yemeğini Wat Chedi Luang'a yakın bir yerde yedik.
Stir fried pork with sweet sour souce (tatlı ekşi soslu sote domuz eti) yedim, ananas ve elma parçaları vardı içinde. Stir fried denilen pişirme yöntemi tavada sotelemek. Bi de deep fried var, yağda kızartmak oluyor. Emrah stir fried beef with oyster souce (oyster soslu dana kuşbaşı sote) yedi. Oyster sos çok lezzetli, tatlı-ekşi de bence güzel ama herkese hitap etmeyebilir. İçeceklerle beraber toplam 350THB ödedik. Thai mutfağının önemli bir özelliği tatlı, ekşi, acı tatları karıştırmak. Değişikliğe açık olmak lazım. Ne demişler Tayland'ta Tai gibi davran. Hmm, yoksa o Roma mıydı? Neyse, uysa da söyledim uymasa da söyledim. 😉


  





Yemekten sonra, hazır iyice rehavet çökmüşken üstümüze masaj yaptırmaya karar verdik. Türkiye'de hatırı sayılır fiyatlar üzerinden, randevu esasına dayalı, vip bir hizmet sayılır ya masaj! Burda, masaj yaptırmayanı Buda çarpıyo. Her sokakta bir değil birkaç tane masaj salonu var. Kimi salon bile değil, sokağa konulan birkaç masaj koltuğundan ibaret. Böyle bolluk olunca fiyatlar da düşük oluyor haliyle. Örnekse, 1 saat Thai masajı 200THB yani 20TL. Hem de güzel, temiz bir salonda. Ben yüz masajı yaptırdım, peeling de dahil 1 saatlik masaj 500THB. Uzun uçuşlardan sonra ihtiyaç oluyor çünkü kabin içindeki hava oldukça kuru. Emrah refleksoloji yani ayak masajı yaptırdı, 1 saat 200THB. İkisini de tavsiye ediyoruz. Thai masajını da deneyeceğiz.

Akşam yemeğini Ginger Kafe'de yedik. Çok hoş bir mekan. Chiang Mai'da sokakta, tezgahlarda yiyecek satanlar olduğu kadar çok şık, çok keyifli mekanlar da var. Yani buraya gelirseniz hep sokak yemeği yemek zorunda olduğunuzu düşünmeyin. Khao Sai diye geleneksel bir yemekleri var, bizim kuru fasulye neyse o işte. Temelde bir noddle çorbası, içinde tavuk, hindistan cevizi sütü ve çıtır noddle var. Bence deneyin, tadı güzel. Bu arkadaşlar yemekte ekmek yerine pilav yiyor. Ama bizim gibi tereyağında kavrulmuş değil sade suda haşlanmış şekilde. Pek tadı tuzu yok, dediğim gibi ekmek niyetine. 



The House by Ginger

Bir de hindistan cevizi demişken söylemek istedim. Bunlarınki bizim bildiğimiz kahverengi kabuklu olandan değil. Dışı yeşil ince bir kabul kabuk, içi beyaz ve yumuşak. Sokaklarda satılıyor, önce suyunu içip sonra yiyebilirsiniz meyvesini. Akşam yemeği için toplam 1298THB ödedik. Bu fiyata 2 mojito, 2 ana yemek, bir başlangıç, pilav ve bahşiş dahil. Binli söyleyince fiyatları insanın siniri bozuluyor ama 130TL ödediğimiz para. Biraz şık bir yer olduğunu da düşünürsek normal.

Yemekten sonra Ploen Ruedee Gece Pazarı'na gittik. Şehirde her akşam bir pazar var. Ploen Ruedee, pazar günleri hariç hergün 17.30 dan gece yarına kadar açık. Çok hoş bir yer, bence burası ve sunday walking street şehirdeki pazarların en iyileri. Burada canlı müzik eşliğinde birer içki içtik. Hediyelik alışveriş yapabileceğiniz bolca alternatif var. Ben kendinizi pazar günü kurulan pazara saklamanızı öneririm. En güzel malzemeleri orada gördüm.










Yarın uzun bir gün olacak, Chiang Rai'a gidiyoruz.



.






Yorumlar

Popüler Yayınlar